e9NR. Sultan Ahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmed 1603-1617 tarafından 1609-1617 yılları arasında İstanbul tarihî yarımadada devrin başmimarı Sedefkâr Mehmed Ağa’ya yaptırılan tarihi bir cami ile külliyenin adıdır. Külliye cami, hünkâr kasrı, sıbyan mektebi, medrese, arasta, hamam, dârüşşifâ[1], imâret-i âmire[2], tabhâneler, han, dârülkurrâ, türbe, sebiller, çeşmeler, dükkânlar, odalar, mahzenler, kahvehane ve evlerden oluşmaktaydı. Cami mavi ve yeşil ağırlıklı aşkın el yapımı İznik çinisiyle bezendiği ve beş ana kubbesi, altı minaresi ve sekiz ikincil kubbesinin içi yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca Mavi Camii anlamına gelen Blue Mosque olarak adlandırılmaktadır. Bu yapıların bir kısmı, mahzenler, kahvehane, evler, dârüşşifâ hamamı hariç, tabhâneler, hanla bazı dükkânlar ve üç sebil günümüze ulaşamamıştır. İstanbul’un en önemli turizm destinasyonu olan Ayasofya’nın yanında yer alan yapı, Ayasofyanın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul’un ana camii konumuna ulaşmıştır. 30 Kasım 2006 günü XVI. Papa Benedict, Türkiye ziyareti sırasında Sultan Ahmed Camii’ni ziyaret etmiş olup, bu bir Papa’nın ikinci defa bir camiyi ziyaret edişi olarak tarihe geçmiştir. Sultanahmet Camii kartpostalı Keskin color İnşası 11 Kasım 1606 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında imzalanan 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı’nı sona erdiren Zitvatorok Antlaşması ve İran ile 1603-18 arasındaki savaşlarda yaşanan kayıpların ardından Osmanlı büyük ölçüde prestij kaybetmiştir. Sadece 14 yaşındayken 14. Osmanlı padişahı olarak tahta oturan ve son derece dindar birisi olarak bilinen Sultan Ahmet, Osmanlı gücünü yeniden toparlamak için İstanbul’da büyük bir cami inşa etmeye karar vermiştir. Ayasofya ve Süleymaniye gibi görkemli anıtlarla yarışacak bir eser olması arzulanan Sultan Ahmet Camii, 40 yıldan fazla bir süredir inşa edilen ilk imparatorluk camisi olacaktı. Bununla birlikte I. Ahmed’in selefleri camilerini kazanılan savaş ganimetleriyle öderken, Ahmet kayda değer zaferler kazanmadığı için caminin masrafı hazineden karşılanmıştır. Cami, bir zamanlar tarihi Bizans imparatorlarının Büyük Sarayı üzerinde, İstanbul’un birincil önemdeki imparatorluk camisi Ayasofya ve Hipodromun önüne, şehir siluetine hükmettiği için önemli sembolik bir anlama sahip bir bölgede inşa edilmiştir. Hipodromun kıble yönünde eski Bizans sarayı üzerine inşa edilen Ayşe Sultan Sarayı hem Topkapı Sarayı’na yakın hem de oldukça büyük alana sahip olduğundan 30 yük dinar halis ayar altın ödenerek satın alınmıştır. Sultanahmet camii, 1937 Caminin güney kenarının büyük kısmı, eski Bizans Büyük Sarayı’nın tonozlu temellerine dayanmaktadır. 1609 yılında sarayın bizzat I. Ahmet tarafından sarayın temeline ilk kazma vurularak inşaat başlamış olup, bu kazma günümüzde Topkapı Sarayı’nda saklanmaktadır. Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde o günü “Cümle üstat mimar ve mühendisler toplanıp Üsküdarlı Mahmut Efendi’nin ve üstadımız Evliya Efendi’nin duaları ile esasının kazılmasına başladı. Evvela Sultan Ahmed Han, eteğine toprak doldurup ”Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul eyle” deyüp amelelerle birlikte temelden toprak taşıdı…” sözleriyle aktarmıştır. 7 yıl, 5 ay, 6 gün süren inşaat 1616 yılı 2 Haziran Cuma gelindiğinde sona ermiş ve Sultan ve devlet erkânının katılımıyla görkemli bir açılış merasimi yapılmıştır. Cami başlangıçta Yeni Cami’ olarak adlandırılmışsa da 1665’te Valide Sultan Camii olarak da bilinen Eminönü Yeni Cami’nin açılışından sonra bugün kullanılan Sultanahmet Camii adını almıştır. Sultanahmet Camii kubbeler Mimari Sultan Ahmet Camii, Cami klasik Osmanlı mimarisinin revaklı avlulu şemasını devam ettirmektedir. İki asırlık Osmanlı Camii gelişiminin bir sonucu Örme sütunun arkasında Sultan Ahmet Camii, 1902. tasarlanan Sultan Ahmet Camii’nin beş ana kubbesi, altı minaresi ve sekiz ikincil kubbesi vardır. Ayasofya’nın mimari unsurları geleneksel İslam mimarisiyle sentezlenerek inşa edilen bu yapı klasik dönemin son büyük camisi olarak kabul edilmektedir. Büyüklük, görkem ve ihtişamı hedefleyen Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa, büyük usta önemli ölçüde Mimar Sinan’ın fikirlerini kullanmıştır. Ortasında büyük bir avlu, avlu ortasında çeşme ve abdest yeri bulunmaktadır. İç Mekân Caminin ibadethane bölümü 64×72 metre boyutlarında olup, 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı ise 23,5 metredir. Camiyi süslemek için iç mekânda üst bölümde 50’den fazla farklı tasarımda ve her birinde 60 lale çizimine sahip 20 bin el yapımı İznik çinisi ve 200 vitray pencere kullanılmıştır. Alt katlardaki çiniler tasarımda geleneksel iken galeri katındaki tasarımlar çiçek, meyve ve selvi tasvirlerinden oluşmaktadır. Her bir çini için ödenecek ücret padişahın kararnamesi ile belirlenirken, çini fiyatları genel olarak zamanla artmış ama binada kullanılan çinilerin kalitesi kademeli olarak azalmıştır. 1883 yılında bu orijinal kalem işlerinin üzeri sıvanarak kapatılmış, yerine orijinal desenlerden farklı kalem işleri yapılmışsa da 1976’da başlayan çalışmalarda bunların bir kısmı bırakılırken eskiler kazınarak ortaya çıkarılmıştır. Karmaşık tasarımlara sahip 200’den fazla vitray pencere cami içine doğal ışığı almaktaysa da günümüzde avizeler tarafından da desteklenmektedir. Avizelerde, örümcekleri kovarak caminin içindeki örümcek ağlarını engellemeyi amaçlayan devekuşu yumurtaları bulunmaktaydı. Müstakimzâde’ye göre cami içindeki süslemelerin çoğu zamanının en iyi hattatı olduğu düşünülen Seyyid Kasim Gubari’nin elinden çıkan Kur’an’dan ayetleridir. Caminin zemini hayırseverler tarafından bağışlanan ve yıprandıklarında düzenli olarak değiştirilen halılarla kaplıdır. Her yarı kubbede 14 pencere, merkezi kubbede ise dördü kör 28 pencere bulunmaktadır. Pencerelerde kullanılan renkli cam, Venedikin padişaha armağanıydı. Minber, Mihrap ve Hünkar Kasrı Caminin içindeki en önemli unsur incelikle oyulmuş mermerden yapılmış mihrap olup, üzerinde bir niş ile çift yazıtlı bir panel bulunmaktadır. Mihrabın sağında, imamın vaazını gerçekleştirdiği sırada durduğu, zengin bir şekilde dekore edilmiş minber yer almaktadır. “L” şeklinde bir alana üzerinde bir sundurma ve iki küçük odadan oluşan Hünkâr Kasrı güneydoğu köşesinde yer almaktadır. Padişahların namazdan önce veya sonra bir süre dinlendiği, belki de çeşitli görüşmeler yaptığı hünkâr kasrı Osmanlı mimarisinde ilk defa bu Sultan Ahmet camide görülmektedir. Hünkâr kasrı 1912 yangınında harap olmuşsa da sonradan Vakıflar İdaresi tarafından restore edilmiş ve bugün İstanbul Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi olarak kullanılmaktadır. Cami içindeki birçok lamba bir zamanlar altın ve değerli taşlarla kaplanmışsa da zamanla bunlar müzelere kaldırılmış, yağmalanmış ya da kaybolmuştur. Sultanahmet 1930’lu yıllar Restorasyon Sultanahmet Camii’nde Vakıflar Birinci Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülen restorasyon çalışmaları 2017 yılının Temmuz ayında başlamış olup, Sultanahmet Camii Şadırvanı 1850’li yıllar Cami kubbesinden başlatılan çalışmalar daha sonra minare ve dış cephede de devam etmiştir. Çalışmalar kapsamında önce avlu duvarlarının bulunduğu bölgeye iskele kurulurken, tarihi cami avlusunun pencerelerindeki beton blokların kırılarak iskelenin tutturulması tartışmalara neden olmuştur. Müdürlük savunmasında kırılanların 1960’lardan sonra yapılmış ve orijinal olmayan çimentodan yapılmış donatılar olduğunu iddia etmiştir. Restorasyonun 2020’de bitmesi beklenmektedir. Dış mekân Sultanahmet Camii, geniş ön avlu dış cephesi, kubbelere küçük kuleler eklenmesi dışında Süleymaniye Camii cephesi ile aynı şekilde inşa edilmiştir. Dış avlu kuzeye ve doğuya üçer, batıya ve güneye ikişer kapıyla açılmaktadır. Cami alanına denk yer kaplayan avlu kubbeli revak ile çevrilidir. Her iki tarafta da abdest alma yerleri mevcut olup, merkez altıgen çeşme avluya göre oldukça küçüktür. Caminin dış avlu duvarının köşesinde iki tonoz üzerinde inşa edilmiş Sıbyan Mektebi de 1912’de yangında harap olmuşsa da baştan aşağı tamir edilmiştir. Burası günümüzde turistlere Sultanahmet Camii ve genel olarak İslam hakkında bilgi vermek amacıyla kullanılmaktadır. Avlu girişinin batı tarafının üst kısmında ağır bir demir zincir asılı olup, cami avlusuna at sırtında girmesine izin verilen tek kişi olan padişah, buradan geçerken başını eğmek zorunda kalmakta böylece ilahi güç karşısında alçakgönüllülüğünü göstererek sembolik bir jesti gerçekleştirmekteydi. Medrese Caminin kuzeydoğusunda avlunun dışında yer alan dikdörtgen planlı Dârülhadis Medresesi avlu etrafında sıralanmış ubbeli revak ve odalardan oluşmaktadır. 24 öğrencei osadına sahip medrese en son 1935 yılında onarılmış olup, günümüzde Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin deposu olarak kullanılmaktadır. Dârülkurrâ ve Türbe Dârülkurrâ, Dârülhadis Medresesinin kuzeyinde türbe ile birlikte ayrı bir avlu içerisinde yer alan kare planlı yapı olup, bugün Türbeler Müze Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmaktadır. Dârülkurrânın doğusunda yer alan türbe ise I. Ahmed’in vefatından sonra inşa edilmş ancak 1619’da II. Osman tarafından bitirilmiştir. Türbede I. Ahmed’den başka hanımı Mahpeyker Kösem Sultan, II. Osman ve IV. Murad ile hânedan ailesinden çeşitli kişiler yatmaktadır. “Sultan Ahmet Camii, 6 minareli olarak inşa edilen ilk Osmanlı camisidir.” Minareler O döneme kadar Osmanlı sultanları en fazla 4, sultanların şehzade ve kızları en fazla 2, diğerleri ise 1 minareli cami inşa edebilmekteydi ki Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği Süleymaniye Cami ile II. Mehmet tarafından camiye dönüştürülen Bizans katedrali Ayasofya 4’er minareliydi. Buna karşın askeri meydanlarda gösteremediği gücünü yeni camide göstermek isteyen Ahmet caminin 6 minareli olması gerektiğinde ısrar edince Mekke’de Mescid-i Harâm ile eşit sayıda minare sayısından dolayı ulemanın tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine Ahmet Mescid-i Harâm’a yedinci bir minare ekleterek ulemanın gönlünü almaya çalışmıştır. Ahmet’in kusurunu örtmeye yönelik bir söylenceye göre güya Sultan altın minareli’ bir cami istemiş ama mimar sözü yanlış anlayıp altı minareli bir cami inşa etmiştir. Bununla birlikte Cumhuriyet döneminde başka altı minareli camiler inşa edilmiştir.[3] Sultanahmet Camii köşelerinde kurşun kalem şeklindeki küfeki taşıyla inşa edilmiş dört minarenin her birinde üç şerefe diğer ikisinde iki şerefe bulunmaktadır. Kaynakça Çobanoğlu, Ahmet Vefa. Sultan Ahmet Camii ve Külliyesi. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 37 497-503. İstanbul TDV Yayınları, 2007 Eyice, Semavi. “İstanbul Minareleri”, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, İstanbul 1963, I, 53-54 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 216-219 Goodwin, G. A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 342-349K uban, Doğan. Osmanlı Mimarisi, İstanbul 2007, s. 361-369 Müller-Wiener, W. İstanbul’un Tarihsel Topografyası çev. Ülker Sayın, İstanbul 1998, s. 470-474 Nayır, Zeynep. Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası 1609-1690, İstanbul 1975, s. 35-112 Öner, Alev. “Sultan Ahmet I. Türbesi”, TTOK Belleteni, LXV/344 1979, s. 24-29 Notlar [1] Mescid ve hamam [2] Mutfak, fırın, kiler, yemekhane [3] Cumhuriyet döneminde 1986’da Bayrampaşa’da Yeşil Cami, 1998 yılında Adana’nın Reşatbey semtinde Türkiye Diyanet Vakfı ve Sabancı Vakfı’nın ortaklaşa yaptırdığı Sabancı Merkez Camii, yine 1998’de açılan Mersin Muğdat Camii ve 2013-2019 arasında Üsküdar’da Büyük Çamlıca Camii altı minareli olarak inşa edilmiştir. Tarihi Fotoğraflar Galerisi Alaturka Yatçılık » Gidilecek Yerler » İstanbul » Sultan Ahmet Cami Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami Blue Mosque" olarak 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır. Aslında Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır. Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkat çeken en önemli yanı, aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmıştır. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk birlikte, Süleymaniye, daha sonra Şehzade Mehmet Camii, Beyazıt Camii gibi Türk yönetiminin farklı dönemlerini belirten diğer camileri ziyaret etmeyi kaçırmayın. Cami; mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Camii Blue Mosque" olarak adlandırılıyor. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmışan Sultan Ahmet Camii, aynı zamanda külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük eserlerden biri. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşuyor. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamasa da, eser tüm ihtişamıyla görenleri hayran bırakıyor...Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, aşkın İznik çinisiyle bezenmesi. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımış. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarında. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metre olan Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmış. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılan Sultan Ahmet Camii, Türkiye'nin altı minareli ilk camisidir. Minarelerin sayısı ortaya çıkınca sultan küstahlıkla suçlanmış. Çünkü o zamanlarda, Mekke'deki Kâbe'de de 6 minare bulunmaktaymış. Sultan bu problemi, Mekke'de olan Mescidi Haram camiye yedinci minareyi yaptırarak çözmüş. 4 minare caminin köşelerine konuşlandırılmış. Kalem şeklindeki bu minarelerin her birinin 3 şerefesi bulunuyor. Ön avludaki diğer iki minare ise ikişer şerefeli..Her katında alçak düzeyde olmak üzere, caminin içi İznik'te 50 farklı lale deseninden üretilmiş 20 binden fazla çini ile bezenmiş. Alt seviyelerdeki çiniler geleneksel iken, galerideki çinilerin desenleri çiçekler, meyveler ve servilerle gösterişli ve ihtişamlı. 20 binden fazla çini İznik'te çini ustası Kasap Hacı ve Kapadokyalı Barış Efendi'nin yönetiminde içindeki en önemli unsur ince işçilikle oyulmuş ve yontulmuş mermerden yapılma mihrap. Bitişik duvarlar seramik çinilerle kaplanmış. Fakat çevresindeki çok sayıda pencere olması, onu daha az ihtişamlı gösteriyor. Mihrabın sağında zengin dekore edilmiş minber bulunuyor. Caminin diğer bir özelliği de, en kalabalık halinde dahi olsa herkesin imamı duyabileceği şekilde tasarlanmış olması. Sultan Ahmet Camii, Türkiye’nin ve belki de Dünya’nın en özel camilerinden birisi. İhtişamı, tarihi, sahip olduğu ince detayları ile İstanbul’da kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında belki de ilk sıralarda. Ancak Sultanahmet Camisi’ne gitmeden önce bilmeniz gereken bazı şeyler BaşlıklarıSultan Ahmet Camii Tarihi ve Hakkında BilgiSultan Ahmet Camii Bilinmeyen ÖzellikleriSultan Ahmet Camii Nerede?Nasıl Gidilir?Haritası ve Konumuİstanbul’da yer alan görmeniz gereken camilerden olan Süleymaniye Camii ve Fatih Camii yazılarımızı da görülmesi gereken en önemli camilerinin yer aldığı İstanbul’da gezilecek yerler listemize de göz Ahmet Camii Tarihi ve Hakkında BilgiCami AvlusuMahfilNeredeyse çocuk yaşta tahta geçen ve oldukça genç yaşta ölen Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından yaptırılan Sultanahmet Camisi’nin yapımına 1609’da başlanır ve 7 yıl süren yoğun çalışmaların ardından 1616’da tamamlanabilir. Mimar Sinan’dan sonra böyle bir eseri çıkarabileceğine inanılan tek kişi vardır, o da yine Mimar Sinan’ın öğrencilerinden birisi olan Mimar Sedefkâr Mehmet Ağadır ve caminin mimarlığını da o külliyesiyle birlikte düşünüldüğü takdirde Türkiye’nin en büyük kompleks yapılarından birisidir. Ancak maalesef külliye günümüze kadar tam olarak ulaşamamıştır. 1934 yılında Ayasofya’nın cami vasfını yitirip müze haline getirilmesi ile birlikte İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin de ana camisi olma özelliğini kazanmıştır. Bugün hem ibadet etmek için, hem de gezip görmek için gün içerisinde camiye gelen on binlerce insana ev sahipliği yapan caminin, az bilinen bazı ilginç özellikleri de Ahmet Camii Bilinmeyen ÖzellikleriCami’nin temeli atılırken padişah bizzat kaftanına toprak doldurarak temele taşımıştır. Aynı şekilde dönemin önemli din ve devlet adamları da temel atma törenine katılmış ve dualar Camisi yapısı itibarı ile en aydınlık mabetlerden birisidir. İçerisindeki İznik çinileri nedeniyle de Avrupalılar tarafından Mavi Cami Blue Mosque olarak minareli tek selatin 6 minareli olacak olması, Kabe’nin de 6 minareye sahip oluşu nedeniyle tepkiye neden olmuştur. Padişah tepkilere kendisi de bir miktar hak vermiş olacak ki, sorunu çözmek için Kabe’ye 7. minareyi yaptırdıktan sonra caminin minarelerini göre minareler altından yaptırılmak istenmiştir. Ancak bütçe yetmediği için Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış anlar ve altın’ yerine ”altı” minare tam 260 pencere ile aydınlatılır. Kubbe yüksekliği 43 metre olan camide kubbe çapı ise tam 23,5 girişinde demir bir kordon yer alır. Padişah camiye geldiğinde atı üzerinde eğilerek camiye girmek zorunda kalır. Böylece Allah’ın evine giren padişah da olsa eğilerek girmeli mesajı verilmek yapımında I. Ahmed’in ilk temel atılırken kullandığı kazma Topkapı Sarayı’nda yapıldığında adı Yeni Cami’dir. Eminönü’nde yapılan Yeni Cami’nin ardından Sultanahmet adını İçiİstanbul ilinde yer alan cami, bulunduğu semt olan Sultanahmet’e de adını vermiştir. Camiye ulaşım İstanbul’un hemen hemen her yerinden bir çok farklı alternatifle Gidilir?Camiye ulaşmak için en kolay yol, Tarihi Yarımada’dan da geçen Bağcılar- Kabataş Tramvay Hattı’nı kullanarak gelmektir;Bunun için Anadolu’dan gelecek olanlar Kabataş’a ya da Eminönü’ne deniz yolu ile gelip buradan tramvaya Havalimanı yönünden gelecek olanlar metroyu kullanarak Yusufpaşa Durağı’nda inerlerse, buradan tramvay hattına rahatlıkla geçiş aracı ile gelmek isteyenlerse Tarihi Yarımada içinde sorun yaşayabilecekleri için araçlarını Eminönü’nde bırakıp, buradan yürüyerek ya da tramvaya binerek Sultanahmet Camisi’ne ve KonumuSizlerde Sultan Ahmet Camii ziyaretlerinizi, bilgilerinizi ve tecrübelerinizi yazımıza yorum yaparak bizlerle paylaşımda bulunabilirsiniz. İçeriğe atla Ulus semtinde Ulucanlar caddesinde, Mimar Sinan meydanındadır. Giriş kapısı üzerindeki yazıtta, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1566 yılında, Anadolu Beyliği yapan, Cenabi Ahmet Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırıldığı yazılıdır. Klasik Osmanlı mimarisinin, Ankara’daki tek temsilcisidir. Caminin pencereleri üzerindeki yazıtta 1883 yılında, Abdülaziz Zadeeseyit El-Hac Ahmet ve 1887 yılında da, Ankara Valisi Ağabettin Paşa 1843-1908 tarafından, caminin onarımının yaptırıldığı yazılıdır.

sultan ahmet camii gezi yazısı